Sıkıntıyı davetin en hızlı yöntemi; Kınamak

Saliha Erdim 2024-02-12

Sıkıntıyı davetin en hızlı yöntemi; Kınamak

“Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır” der büyüklerimiz. Her insanın duyuşu, duruşu, tarzı başkadır çünkü her insan bir diğerinden çok farklıdır. Bazen birisine iyi gelen diğerine gelmeyebilir. Ya da bir diğeri doğru bir yaklaşım biçimi, iyi bir söz ve davranış sergilediğini düşünürken, bir başkasına bu akıl almaz ve kabul edilemez gelebilir. Bizler beş duyumuz ile gördüğümüzü, anladığımızı zannederiz fakat gördüğümüz ve anladığımız şeyler yanlış olabilir. Biz zihnimizde evirip çevirdiğimiz ve bir karara bağladığımız şeyin yanlış olduğunu bilmeden doğru ettiğimizde, karşımızdakinden de doğru bir karşılık bekleriz ve çoğunlukla da beklediğimiz tepkiyi alamayız. Oysa insan doğru bir tepki beklediğinde ve tam tersi bir tepki ile karşılaştığında, “Acaba ben yanılmış olabilir miyim?” diye sorması gerekirken karşı tarafı suçladığında, yanlışını görme şansını kaçırır, suçlamaya devam eder.

Bize her yanlış gelen yanlış olmayabilir

Bize farklı gelen ve yanlış bulduğumuz bir şeyi yapanı, o insana yakıştıramayıp arkasından konuşabiliyoruz ne yazık ki. “Bana ters gelen şey, belki de ben tersten anladığım için bana ters gelmiş olabilir” demek yerine, sanki bizim hiç hata ve yanlış yapma riskimiz yokmuş gibi, konuşmaya başlarız. Kınayarak; “Aaaa, bunu nasıl yaptı, ona hiç yakıştıramadım”, Ben olsam asla kabul etmezdim”, “Hiç ondan beklemezdim”, “Benim eşim böyle yapsa, ben asla tahammül etmem, direkt ayrılırdım”, “Benim öyle çocuğum olsa, hiç gözünün yaşına bakmam, haddini bildiririm” gibi sözler ağzımızdan çıkar ve kayıtlara geçer.

Muaz bin Cebel (ra) şöyle dedi: Rasulullah (sav):

‘Herkim kardeşini (işlediği) günahtan dolayı ayıplarsa, kendisi o günahı yapmadan ölmez!‘ buyurdu. Tirmizi 2620, Kıyamet 53

Bu apaçık bir uyarı iken, bunun bilincinde olmadan ayıplayan, kınayan ve aşağılayanlar, yüzbinlerce örnekle sabittir ki, kınadıkları hal başlarına gelmiş, onlar da bu yüzden bunların başlarına gelmiş olabileceğini itiraf etmişlerdir. 

Şunu bilelim ki; her insan ayrı bir dünyadır ve o dünyada neler olup bittiğini, hangi olaydan nasıl etkilenip nasıl bir sonuç çıkaracağını sadece Allah (c,c) bilir. Belki doğru zannederek bir yanlış yapacak, bunu fark edip olanlardan ders aldıkça bu ders, ilerleyen süreçte olacak başka yanlışlara düşmeye engel olacak. Çünkü her olay öğreticidir. Birilerinin yanlışını görünce, “Ya Rabbim, ona o fiili yaptıran nefisten bende de var. Sen ona yardım et, bizi de aynı yanlışa düşmekten koru” diye dua etmek bize yakışır. Kınamak, ayıplamak, hem araya duvar örme, hem sanki kendisi korunmuş gibi karşısındakini dışlamak, hem de onun hangi sıkıntıda bunu yaptığını bilmeden aşağılamak; bir mü’mine yakışmayacak bir tutumdur. Bunu sürdürürsek, aynı yanlışa belki de daha büyüğüne düşerek anlarız ki, beşer olan şaşarmış. Şaşmak her yaşayanın başına gelebilirmiş. Dışlamak, ayıplamak marifet değil, riskmiş. Ya ilâhi, şaşana, düşene el uzatmayı, yardımcı olabilmeyi, bunları yapamazsak, feraha kavuşması için dua etmeyi nasibimiz kıl.

Anahtar Kelimeler :

Paylaş


Yorum Sayısı : 0